Her toplumun kendi tarihine, inancına ve geleneklerine has özel günleri, zamanları vardır. Bu özel zamanlar aynı zamanda toplumu bir arada tutma özelliğine de sahiptir ve ilişkileri canlı tutar.
Bunlardan birisi de Aşure Günü'dür.
Musahipzade Celal, Aşure gününün İstanbul'da iki farklı şekilde kutlanıldığını şu şekilde anlatmıştır:
"Muharrem ayının onuncu günü, Hz.Peygamber'in torunu İmam Hüseyin'in susuz şehit edildiği gün olduğu için bazıları evlerde billur bardakları kaldırarak bakır veya toprak kupa ve taslardan su içer, fakat kana kana içmezlerdi. On gün oruç tutanlar, düğün dernek yapmayanlar, gülüp eğlenmeyenler vardı. Yine bu ayın onuncu gününde Hz.Nuh'un gemisi Cudi Dağı tepesine oturarak selamete erdiği için gemide bulunan zahireden çorba pişirmişler. Hz.Nuh'un bu selamet gününe hürmeten bizde de aşure pişirilir. Eşe dosta, akraba ve konu komşuya, fukaraya dağıtırlardı.
Gelibolulu Mustafa Ali (ö.1599), Nuh tufanını anlatırken, diğer İslam tarihi kaynaklarındaki haberleri tekrarlamış, o günden bugüne Müslümanların Aşure pişirmeyi ve birbirlerine sunmayı gelenek haline getirmiş olduklarından bahsederek, Osmanlı toplumunda da bu güne özel önem verildiğini vurgulamıştır.
Aşureye dair farklı inanışlar da olumuş eski zamanlarda. Mesela aşure yerken ağza gelen ilk baklanın ağızdan çıkarılarak kurutulması ve para kesesine "bereket baklası" ya da "aşure baklası" denerek koyulması gibi...
Aradan geçen yüzyıllara rağmen hala canlılığını koruyan bu geleneğimiz, belediyemiz tarafından düzenlenen etkinlikle gerçekleşti.
Belediye Başkanımız Turgay Genç'in ve değerli hemşehrilerimizin katılımıyla gerçekleşen etkinliğimizde çok güzel görüntüler oluştu.
Toplumlar gelenekleri ve kültürleriyle vardır. Ve Türkiyemiz bu açıdan çok zengin bir ülke. Tüm değerlerimize, kültürümüze sahip çıkarak yarınlara umutla bakmak dileğiyle...